Dizinin adı, diziyi izleyip bitirmeme rağmen, halter perisi Kim Bok Joo'nun flört etmek için 'Messi sever misin?' sorusunu hatırlatıyor :D Önce kim bu Brahms, diziyle ne alakası var onunla başlayalım bence.
Clara Schumann, Robert Schumann ve Johannes Brahms; 19. yüzyıl klasik batı müziğinin önemli isimlerinden üç kişi. Aynı zamanda aralarında bir aşk üçgeni var. Sanatseverler bunu aşk üçgeni olarak yorumlamayı sevmeseler de dizide bu şekilde ele alınmış. Brahms'ın sevdiği kadın Schumann'ın eşi Clara'ydı. Schumann, Brahms'ın yakın arkadaşı ve ona yol gösteren bir büyüktü diyebiliriz.
Diziye dönersek esas kızımız bir başvurusunda Schumann, Clara ve Brahms çaldığını söylüyor. Esas öğlan da "Teman ulaşılmaz aşk olmalı" diyor. O da "Üç kişi arasındaki dostluk" diye cevaplayıp "Brahms sever misin?" diye soruyor. Bütün hikaye böyle başlıyor.
Peki kim bu esas kızımız ve esas oğlan? Esas kızımız Hello my twenties'in Song unniesi Park Eun-bin. Oradaki içindekini söylemezse ölecekmiş gibi olan karakterinin daha zıttı bir karakter burada. Esas oğlanımız da Tempted ile second lead syndrom yaşatan, Hit the Top ile büyüleyen tam bir yetenek bey Kim Min Jae. Utanmasa galatasaraya da o transfer olur :p -şakalar şakalar-
Park Eun-bin'in dizideki adı Chae Song Ah, özür dilerime benzeyen bir isme sahip olduğu için birçok yanlış anlaşılmalar yaşayan, iyi bir okulda işletmeden mezun olmuş bir kızımız. Sonra kendi için bir karar alıp keman okumak için adım atıyor. 29 yaşında kemandan mezun olmasına bir sene kalmışken bir vakıfta staja başlar ve kendisiyle yaşıt, Chopin yarışmasında 2. olmuş Kim Min Jae yani Park Joon Young ile yolları kesişir. Joon Young 1 sene ara vermek için Kore'ye dönerek okuluna devam eder. İkisi de konservatuar son sınıf öğrencisidir.
Aşk üçgenleri nerede derseniz hemen oraya gelelim. Joon Young'un çocukluğundan beri bursa aldığı, desteklendiği vakfın keman çalan kızı ve onun sevgilisi olan yine 10 yıllık arkadaşı bir çelistimiz var. Yani elde var Brahms sevmeyen Brahms no 1. Song Ah içinse keman çalması için onu destekleyen tek arkadaşı, ufak işletme CEOsu ve bu CEO'yu hala seven eski sevgilisi, Song Ah'nın yakın arkadaşı var. Brahms no 2 de burada.
Dizi kocaman aşk piramidinden oluşuyor gözükmesine rağmen karakterler birbirlerini tavlamak için hiçbir çirkeflik göstermedi. Bence her şey çok açık ve netti. Dizinin gerçekliğe yakın, en sevdiğim kısımlarından biri de buydu. Song Ah sessiz olmasına rağmen rahatsız olduğu her şeyi açıkça dile getirdi dizi boyunca.
Çift olarak ilişkileri çok güzeldi. Durmadan birbirlerine bakınca gülen bir çift vardı, mecazen değil ama tam anlamıyla, özellikle ilk 10 bölüm boyunca birbirlerine bakıp hiçbir şey demeden güldükleri sahneler boldu.
Joon Young'un uzun süre yurtdışında kalmasından dolayı Kore'ye döndüğünde değişmeyen tek yer olduğu için sık sık saraya gitmesi ve oralarda geçen sahneler güzeldi.
Karakterlerin saf aşk peşinde koşmadan kendi hayatlarını kovalamaları da kurgu açısından daha gerçekçiydi.
Hiç kimseye üzüntülerini anlatamayıp en son yine dayanamayıp annesinin omzunda ağlaması,
Aşk üçgenlerindeki kişilerin sadece bekleyeceğim deyip çirkeflik peşinde koşmaması da hoşuma giden kısımlardı.
Song Ah'nın hikayesi boyunca bir şeye karar verip, hayal kurduğunda herkesin köstek olduğunu, ama artık dayanamadığı noktada ise insanların destek olduğunu gördük. Bunca zamandır neredeydiniz deme isteği uyandırdı.
Bölümler kurgu için biraz uzun geldi bana. Müzik kısımları hariç x1,25 veya x1,5 hızda izlenilse bir şey kaybedilmezdi. Çünkü karakterler yapısı gereği yavaş konuşuyor genellikle. Herkes izlemeli tadında bir dizi değildi ama güzeldi. Soft, sinirleri germeyen, bölüm sonu hayal kırıklıklarına uğratmayan bir dizi arayanlara tavsiye edilir.
Dizinin sonlarından hoşuma giden bir alıntı:
Müzikte bir terim var: Kreşendo. Giderek yükselen sesle demek. Giderek yükselen sesle çalmak, başlangıç noktasının en düşük olması demek. Daha sonra yüksek sesli olmak için şimdi en küçük sesi çıkarmalısın. Kendini en küçük hissettiğin an kreşendonun başladığı andır.
Yorumlar
Yorum Gönder