Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ben içeri düştüğümden beri

Nazım Hikmet 116 yaşında bir şair. Genco Erkal 79 yaşında bir tiyatro sanatçısı. Fazıl Say 48 yaşında bir piyanist. Peki ya bu üç sanatçı birleşirse? Benim şiirle tanışmam lise ikinci sınıfta oldu. İlk şiir kitabımı o zaman aldım, okudum. Şiir yazmayı hiç denemedim ama elimden geldiğince okumaya çalıştım. Nazım Hikmet'i de ilk o zamanlar okudum. Romantik bir devrimci olmak, memleketten uzakta kalmak, içeri düşmek, baş kaldırmak nedir, nasıl olur onun şiirlerinde okudum hep. Fazıl Say'ı tanımam da yine aynı sene oldu. İsmini hep bildiğim milli bir gurur kaynağıydı benim için. Ünlü bir piyanist. Ama piyano tuşlarına basışının ne gibi duygular barındırabileceğinden habersizdim. İlk defa "İnsan İnsan" dinleyerek Fazıl Say'la da tanışmış oldum. Genco Erkal'la tanışmam ise çok daha geç oldu. Sanırım geçen sene yazın ilk defa tam olarak kim olduğunu öğrendim. Görüntü olarak kendisine az çok bir göz aşinalığım vardı ama ne işler yaptığından habe...

Okuyamayan büyükşehir

Mezuna kalmanın bana kattığı en büyük alışkanlık kütüphaneye gitmek olabilir. Haftaiçi dershaneden çıkınca direk kütüphanenin yolunu tutuyoruz arkadaşlarla. Kütüphane ilk gittiğimde mucizevi bir yermiş gibi gelmişti. Herkes ders çalışıyor ve sessiz bir ortam. Kendime zar zor bir yer bulup oturduğumda çok verimli çalışmıştım ve o zamandan beri de kütüphane benim mekanım haline gelmişti. Güzel güzel kütüphaneye giderken birden üniversitelilerin sınavları da başlamıştı. Kütüphanede yer bulamaz hale gelmiştik.Gittiğimiz kütüphanenin iki kısmı var; alt kat ve üst kat. Üst katta daha bireysel çalışabileceğiniz  masalar var. Alt katta ise büyük masalar var. Öğleden sonra gittiğimizde üst katta yer bulamazken sınav zamanı alt katta da yer bulamamaya başlamıştık. Hatta bi ara kapıda kuyruk bile oluşmuştu. Siz düşünün halimizi. Böyle sınav zamanlarından birinde kendimize çalışacak yer ararken diğer kütüphaneye gitme fikri atıldı ortaya. Ve o an acı bir gerçekle yüz yüze kalmıştık. D...

Sevgili günlük

Düşünmekten gözüme uykunun giremediği gecelerin birinde kendimi blogger ilan ettim ve işte buradayım. Karşımda biri varken bazen laf lafı açmasa da geceleri bir başımayken kendi kendime konuşmaktan uyuyamıyorum. Konuşmanın haricinde kalkıp yazdığım anlar da olmuyor değil. Ben de yazdıklarımı paylaşmak istedim. Belki gören olmaz yine kendi kendime konuşurum/ yazarım ama en azından içimde kalmaz. Çünkü yazmak, kendi kendine konuşmaktan daha rahatlatıcı. O zaman günlüğüme hoş geldiniz diyorum. Biraz da kendimden bahsedeyim efenim. Ben Rubi. 18 yaşındayım ve lise mezunuyum. Devletin gözünde de işsizim. (İşsiz olduğum gerçeği yaptıkları bir anket sayesinde kafama dank etmişti. Biraz içerlemedim değil.) Hayallerimin başını tıp fakültesi kazanmak-okumak çekiyor. Okumanın dışında hayata geçiremediğim girişim projelerim de gözüme uyku girmemesinin sebeplerinden. Aklıma gelen ama yapamadığım uzun bir listem var. Düzenli erteleyici olabilirim ben de. Peki ben nasıl biriyim? Ondan da bahsedey...